Celal Şengör

Celal Şengör

1) Kariyeriniz boyunca karşılaştığınız en büyük zorluklar neler? Dönüm noktası olarak adlandırabileceğiniz olaylar var mı?                                                                                       
Ben ortaokulu Işık Ortaokulu'nda okudum. Daha sonra sınava girip Robert Koleji'ni kazandım. Robert Koleji'ni bitirdikten sonra üniversiteye gitmek için araştırmalara başladım. Ben de jeoloji okumayı kafama koymuşum. O zamanlar levha tektoniği daha yeni yeni ortaya çıkıyordu ve bu işlerin merkezi de Amerika’daydı. Çünkü Amerikalılar o zamanlar tüm verileri toplamıştı. En sonunda dedim ki benim Amerika’ya gitmem lazım. Amerika’daki çoğu üniversiteye başvurmuştum ve hepsinden de kabul geldi. Sonra babama "Nereye gideyim?" diye sordum. Babam kabul aldığım üniversitelere 
baktı. "Ben senin yerinde olsam Houston Üniversitesi'ne giderdim çünkü orası dünya petrol endüstrisinin merkezi ve NASA burnunun dibinde." dedi. Ben de gittim ve hakikaten çok yararlı oldu. Orda Albert King vardı. Apollo uçuşlarından getirilen taşların saklandığı laboratuvarın müdürüydü ve benim de mineraloji hocamdı. Hatta onun yanında ay taşları ile çalışmıştım ve asistanlığını yapmıştım. Fakat diğer hocalara baktım ve "Bu adamlar jeolojiye biraz dar bakıyor." dedim. Zaten fazla bir şey de bilmiyorlardı.  Sonra üniversitede petrolcülere verilen kısa bir derse katıldım. O dersi veren John Dewey'i tanıdım. John Dewey o zaman jeolojinin en büyük yıldızlarından biriydi. Sonra Albany'e gittim, John Dewey ve Kevin Burke de oradaydı. Bu ikisi, İngiliz İmparatorluğu'nun son neslinin çocuklarıydı ve hiç abartmıyorum bu adamların bilmediği hiçbir şey yoktu. Size bir olay anlatayım: Bir gün Macaristan’da bir konferansta çay içerken bir tartışma başladı. Tartışmanın konusu: İyi bir arazi jeoloğu araziye nasıl gider? Ben her zaman şunu savunmuşumdur; kafanda o arazi hakkında bir model olacak ve o modeli kontrol edeceksin, eğer uymuyorsa arazi verilerini değiştireceksin. Bana "Olmaz öyle şey, o yöntem seni araziye karşı ön yargılı yapar." dediler. O zaman Kevin’e dediler ki "Diyelim ki Timbuktu'da çalışacaksın, ne yaparsın?". Kevin, hemen oradan bir peçete alıp Timbuktu’nun jeolojik haritasını çizdi. Hepimizin nutku tutuldu. Böyle adamlarla bir arada olunca her anın bir dönüm noktası oluyor.                                                      
2) Üniversite öğrencilerine ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?                                             
Çok kolay. İlkokul, ortaokul ve lisede öğretmek öğretmenin sorumluluğudur. Üniversitede ise öğrenmek öğrencinin sorumluluğudur. Çok ince bir denge var burada. Şimdi sadece Türkiye değil, dünyanın pek çok yerinde üniversite hocaları çeşitli açılardan pek iyi değildir. Yani ya bilgisizdir ya egoisttir. Çeşitli insan tipleri bunlar. Öğrenci bunların hepsini üniversiteye girerken kabul edecek. Ben bunlardan maksimum nasıl yararlanırım onu tespit edecek. Ama hocanın yanında bir de kütüphane var, günümüzde artık internet var. Üniversiteye adım attığı andan itibaren araştırma yapmaya başlayacak. Yani eğitimin bir parçası aslında araştırma. Hocanın her dediğine lütfen güvenme. Kendin bak, aklına yatıyor mu diye arkadaşlarınla konuş. Üniversitede insan arkadaşlarından da çok şey öğreniyor. Ben çok şey öğrenmişimdir çevremdeki adamlardan.

3) Birçok bilim insanı ile tanışma çalışma fırsatınız oldu peki sizi etkileyen bilim insanları kimlerdir?
Edeuard Seuss. Kendisi de 1831-1914 yılları arasında yaşamış bir jeolog. Ben jeolojinin nasıl yapıldığını o adamdan öğrendim. Kendisi sadece jeolog da değil. Aynı zamanda 30 yıl Avusturya İmparatorluk Parlamentosunda Milletvekilliği yapmış. Viyana'da tifo salgını olurken halk kuyudan su alıyormuş. Seuss gazetede ölümleri takip ederek bir harita yapmış ve cesetlerin suyu kirlettiğini fark ederek bunu belediye meclisine iletmiş. Viyana'da suyu dağıtan boruları inceleyerek bu borularla temiz su temin edilemeyeceğini söylemiş ve ne yapalım diye sorduklarında Alp dağlarından su getireceğiz demiş. Ona sen keçileri kaçırmışsın demişler. Ve bugün Viyana'da musluğu açtığınızda dünyanın en kaliteli suyunu elde edersiniz. Seuss çok çok büyük bir adam. Çok meşgul bir adam. Çok meşgul bir jeolog. 6 çocuğuna çok iyi bir baba. Karısına da benim varlığımın ışığı diye seslenirmiş. Seuss beni çok etkilemiştir. Ben doktora yaparken İsviçre'deki hocam Seuss, jeoloji tarihinde hiçbir kötü tarafı olmayan tek adamdır demişti. Seuss benim için ulaşamayacağım bir hedeftir. Bilimsel olarak belki ulaşırım ama insan olarak çok zor.

4) Sizin Türkiye ve dünya tarafından tanınan önemli bir bilim insanı olduğunuzu biliyoruz. Peki sizi kariyerinizde bu noktaya getiren çalışmalarınız nelerdir?
Beni ünlü yapan çalışmalarımın iki ana teması var. 1.’si Alp Himalaya dağ kuşağını düşünün o bir okyanusun ortadan kaybolmasıyla meydana gelmiştir. Ben orda bir değil iki okyanus olduğunun keşfettim ve arada şerit halinde kıta olduğunu keşfettim. Bu keşfim 1979’da Natüre dergisinde yayınlandı. Ondan sonra Orta Asya’nın başlı başına bir dağ kuşağı olduğunu bulduk 1993 yılında 93 yılından önce bu anlaşılamamıştı. O sistemin nasıl geliştiğini ben ortaya çıkardım ve o ortaya çıkınca kıta kabuğunun nasıl geliştiği çıktı ortaya. Bunun dışında benim kuzey Anadolu fayı hakkında yaptığım. çalışmalar epey ses getirdi. 1979 yılında Kuzey Anadolu Fayı hakkında bir makale yayınlamıştım Bunun sonucunda da 1984 yılında Geological Sciences London bana başkanlık ödülünü verdi.
5) Gençlerin kesinlikle okuması gerektiğini düşündüğünüz veya size farklı bakış açıları kazandıran kitaplar hangileridir?
Karl Popper, “Conjectures and Refutations” kitabın adı. Bunu okumanız şart. Bu çok önemli bir kitap. Ondan sonra yine aynı yazarın kitabı “The Open Society and Its Enemies”. Şimdi bir tane daha var Albert Einstein “Out Of My Later Years”. Einstein’ın böyle popüler yazdığı iki tane kitap var bir tanesi “Mein Weltbild” ikincisi de bu. Yani tabii ikisini de okuyabilirseniz muhteşem olur. Ufak adamlar değil bunlar.